31 Mayıs 2008 Cumartesi

SENİ BEKLERİM ÖPTÜĞÜN YERDE

çocuktum 10'lara henüz ulaşmamıştım bile.
ilk kez duyduğumda vurdu bir yerden.
o zaman belliydi ne olacağı besbelli.

bir gün birisine aşık olursun diye korktum hep
birini çok seversin de o ben olmam diye

en çok o şarkının sonundan korktum bir esmere gönül verirsin diye.
kaç yıl geçti bir 10 mu saymadım bir 1o daha saysam korkarım .

sahilde beklemek kordu bana o yüzden ben deniz kızın oldum,
sen prensim olmadın.
ben denize gittim.
denizde kayboldum.

seni beklerim optugun yerde bile diyemiyorum,
bir öpücük borcun var.
daha kötüsü bir aşk borcun var.
ödemezsin bilirim.

saçlarımı boyasam kapkaraya dokunmaz bu şarkı di mi bana.

bana bir aşk borcun var
şimdiden biriktirmeye başla desem

tek bir sarıl geçer
tek bir sarıl yeter

bir Özlem bin özlem biter.

YERİNE SEVEMEM


yerine sevemem
yerine koyamam kimseyi
sen kusursuz sevgilimsin
el değmemiş
hiç dokunmadığım dokunamayacağım sevgilim
buna sen bile inanmazsın
gözümü senle açarım
gözümü senle kapar

en çok bayramlarda geçersin aklımdan
arada seni düşünmem
çünkü bana dokunur yokluğun
öyle arada bir kanatırım kendimi
içimde bir cam kırığıyım da sezdirmiyorum kimseye

ne zaman seni çok görmek istesem düşüme gelirsin
düşlerimde dokunursun saçlarıma
yaramaz çocukların saçlarına dokunur gibi şevkatle

özlerim en çok seni
harfini süslerim arada
alfabemden ayırdım seni
kendime sakladım
aşkın gökyüzü harfini
bir gün bu özlem sona erecek diye beklerim
bir ümit işteyerine sevemem
yerine koyamam kimseyi
gözlerini seyretmek denizi seyretmek gibi.

bir gün tek bir gün bir notadan daha değer ver bana
bu da yeter.

al aşkını koynuna bir şarkı çal bana
gitarının teli olmasam da ondan öte yakınım ben sana.

SARILMAK


başlarken bu sevda yolunda uzaklığın koymazdı da bana
en çok sarılmak isterim sana

rüyalarımda sarılırım en çok
ama altı üstü rüya uyanınca yoksundur
sıcaklığını bu bedene hapsetmek imkansız belki
ama tek bir şey isterim gitmeden önce
sarıl bana
dudaklarının ıslak coğrafyası eldir bana
bunu kabul ederim de dolamak isterim kendimi sana gitme diye.

YÜK

yıllar oldu artık korkmuyorum
çünkü seni kazanmadan kaybettiğimi bildiğimden beri
hiçbir şey dokunmuyor bana

bir sen dokunurdun ruhuma
sen de herkesleştikten sonra unutmak için uğraşlarım bitti

şimdi zaman benden yana
hep senden yana olacak değil ya
unutmadım seni
unutmadım sana yazdığım şiirleri

bir şiir oldun hep içimde
bense bir cam kırığı oldum kendi içimde
sen değil ben kanattım
işte bu yüzden unutmaya gerek yok
seni hatırlıyorum
sen unut unutabilirsen
bu sevda sana bir ömür yeter.

BİRİKİNTİ

ne kadar acım varsa biriktirdim kutuda
kimi yemek kartı
kimi kravatım
kimi lise formam
kimi ise matematik defterime yazdığım şiir suretinde
kimi ise bir gitarın telinde

en son o liseden ayrılırken koridorda bıraktığım nefesim var bildiğim
sonra yılların geçmesi üzerimden
bilmiyorum acı çektim mi hiç bilmiyorum
yaşar'ın şarkısı var yabatıyor ama acıtmıyor senin sevdan.

işte öyle bir şeyçektiğim ne varsa anlatamıyorum
sırtıma binmiş bir yük gibi
kurtulmam lazım kurtulamıyorum

GÖLGE


Oda loştu, azıcık ışık girsin diye eli perdeye uzandı. Ama yetişemedi kalsın dedi kalsın içim gibi kapalı.

Her şey ne kadar çabuk oldu ne kadar çabuk sadece bir sene içinde.

Nikah salonundaki o küçük odadaki hali gözünün önüne geldi. Üstünde eğreti bir gelinlik. Oldum olası gelinlikleri sevmemişti. Ama mahkumdu işte giymişti. Elinde telefon son kez dedi son kez onu arayabilirim. Son kez sesini duyarak idam mahkumu gibi o masaya giderdi. Aradı, beş altı, yedi belki on kere çaldı, açılmadı telefon. Bir daha dedi bir beş dakika sonra yeniden. Yine aradı bu kez aradığınız kişiye ulaşılamıyor dedi telefon. Bana mutluluklar bile diyecek kadar sevmemiş dedi hiç sevmemiş. Açsa bir sözcüğü bile yeterdi her şeyden vazgeçmesine ama açmadı. Belki sırf o karşı çıkar ona sahip çıkar diye bu evliliğe evet demişti. Şimdi gözünden pişmanlık yaşları süzülüyordu. Bitti dedi.
“ Bitti !”

Öğlen gibi kocası eve geldi. Üstü başı dağılmış. Göz göze gelmediler bilerek. Adamın yüzü kadın kokuyordu ve dudak kenarlarında nefes izleri. Hiçbir şey demedi. Ne desindi.

“Olmuyor bu evlilik sen hiç bana ait olmadın aramızda bir gölge gibi hep o, belki vazgeçersin dedim vazgeçmedin. Kaldı aramızdaki karanlık.”

Sustu, cevap vermedi. Giyindi.
“Ben gidiyorum …”

Hiç sahip olmadığı kocasını o evde bırakıp hava alanına koştu. İlk uçağa bilet aldı. Birkaç saat sonra yanındaydı içinde bir kuş sürüsü vardı sanki cıvıl cıvıl.
Apartmanın merdivenlerini uçarcasına çıktı zile yöneldiğinde içinde bir korku. “orda olsun lütfen”. Açıldı kapı, suratı allak bullaktı adamın.
“Sen” dedi “ Sen geç kaldın”
“Peki sen, sen benim için ne yaptın ?”

Sustular. Zaten en baştan beri susarlardı, ya da birbirlerini sustururlardı. Tanımayı hiç denememişlerdi. Belki birbirlerinin aynı olan yaraları birleştirmişti onları ama yine de yetmedi hiçbir şeye. Hele gururlarına hiç yetmedi.

Kadın gitti. “Yine engel olmadı” dedi yine “beni bıraktı yine.”

Tek sözü yeterdi kal dese, kal dese.

Bir hafta sonra akdenizden birkaç aylık hamile bir kadın cesedi çıkartıldı. Sahil güvenlik balıkların hiç dokunmadığı olduğu gibi bıraktığı kadına şaşırdılar. Canlı gibiydi gözlerini açacak kadar, saçları ıslak bedeninin tamamını kaplayacak kadar uzundu. Bir deniz kızı gibi. İntihar mı yoksa bir kaza mı bilinmedi ilk başta. Teşhis için morga götürdüler elbisesi üzerinde.

Gölge öğlen gibi uyandı telefonunu açtı. Tis bir bip sesi. Kim bu saatte mesaj atar dedi.

“Bir meleğimiz olacak”

Belki ilk defa hayatında kocaman güldü evet dedi, bir kumral yeşil gözlü küçük kız belki her şey değişir.

Henüz bilmiyordu deniz kızı meleğini alıp gitmişti sadece bir kazaydı. Bir falez kazası diye yazdı ertesi gün gazeteler.

Hayat çok kısaydı bir tokat gibi gölge'nin yüzüne inenek kadar.

30 Mayıs 2008 Cuma

SONBAHAR

Sabrıma senin adını koydum
ve onu sardıkça seni sarar gibi oluyorum
işte bu yüzdenseni beklemek de güzel
biliyorum zaman hep geçer
akrebi yelkovan
güneşi ay geçer
seni ben geçmez hiç
beni sen geçer daima

aklımdasın derim o anlarda
aklımdasın
önce aklımda sonra kalbimde
yıllar geçer bir bir
sonra aylar
ama sayılı gün geçmez sayılı birkaç saat

çünkü yemine durmuş rüzgarlar esmez burda, acı soğuk

beklemek de güzel seni
sesini denize emanet ettiğinden beri
bir melodi çalınır kulağıma
mevsimleri bir yaza sat gel
bütün baharlar senin olsun

sen baharsın bu sonbahar olsun...

DUDAK

Dudaklarını okuyorum kimi zaman
kimi zaman tadını bilmediğim dudaklarına meyvelerden tat seçiyorum.
ve özlüyorum fısıltılı halini.
biliyorum öyle buseler kondurursun sen
sanki dokunmamış gibi.
sözlerin ise iz bırakıyor ne kadar kısa konuşursan konuş
saklanma suskunluğunun ardına ...

HEVES


hemen sevebiliyorum öyle
hemen apansız
içime akıyor duygular
bir sıcaklık ve sonrası
ve hemen soğuyorum birden beklenmeden
hevesim mi kaçıyor bilmiyorum
heves bu kadar kırılgan mı

sen hiç geçici değilsin
hep varsın hep ordasın
arada kadife keseden çıkarttığım mücevherimsin
ama olmuyor işte
bekliyorum senden de bir şeyler bekliyorum
böyle tek taraflı olmuyor

heves değilsin ama
aşkım söz tutmuyor
orda kal bana benzeme
orda kal hevesim kaçmasın...

BÜYÜ


bilerek başlamadım, usul usul aktın yüreğime. ben aşklara tüm kapılarımı kapadığım bir anda. önce cümlelerin süzüldü sonra sessizliğin ve melodilerin. ben seni tanıyordum aslında. bir hayaldin eski günlerime dair. yurttaki yalnızlığım saçlarımda kar taneleriydin, ilk sigara dumanım, ilk kalp çarpmam sendin. sonraları zihnimin diplerine attığım asla dokunamadığım sevgilimdin.

bir balık gibi sevdim seni hiç dokunmadan. oysa ben acı severim şöyle sıkıştıra sıkıştıra. bir seni sevemedim bir biz ayrı düştük. uyandım rüyadan yaşım almış başını gidiyor. bir sevda yaşamayacak kadar yaşlandı bu yürek. ve bu yürek bir deniz kızı nice zaman. sen öyle tanırsın ancak. Sarışın deniz kızı derler anlarsın. sonra susar başka diyalara dümen çevirirsin. benim sesim güzel değildir diğer sirenler gibi. sesimi sattım ben, harflerim var. onu da okuyabilirsen yalnız sen anlarsın. seni seviyorum dersem inanma, sensiz olamam dersem inan. çünkü zamanı bir bahar gününe kurduğumdan beri aklım fikrim sen.

bir telefon kadar yakın bile olmasak bile iç sesinim,
gözlerindeki ilk bakışım aynada dondurduğun,
yazdığın ilk melodi,
söylediğin tüm cümlelerin ilk harfiyim.
sen ne kadar kabul etmesende ben yanındayım,
mesafelerin limitsiz sonuyum.
delta x eşittir sıfırım.
başladığında bittiğin yerdeyim.
özleminim.
sevdiğin, seveceğin ne varsa saklandığım.
ararsan gözünün önünde olanım.

ama asla dokunamayacağın.

büyü bozulmasın!..

HÜZÜN


kalbin ritmidir. orta ritmi.

dudak kenarlarında gördüm önce hüznünü sonra bakışlarının bittiği yerde. seni öyle sevdim içimden geldiği gibi. ve çok seneler bilmedin seni sevdiğimi. öğrendiğinde sende inanamadın cümlelerime hüznünü bana yansıttın. kaç kere uyardım seni dayanamam kaldıramam diye, dinlemedin. kaldım hüznünün altında.

bana bir şarkı söylüyorsun hep iç sesinden, duymuyorum! bilmediğim notalardan sanırım melodiler tanıdık ama anlamıyorum. içine her ne koyduysan bu şarkının en olmadık yerimden kanatıyor kabuk tutmuyorum. içine ne koydun. kaç kere uyardım seni,kaldıramam bu hüznü diye. dinlemedin. kaldım hüznünün altında.istersen baştan başlayalım en baştan.

bana bir şarkı söyle bağıra çağıra susarak söyleme seni duymak istiyorum. nefesini gönder bana dudaklarıma sarayım ve seni duyayım kokunla. düşlerini gönder bana aynı düşlerde uyanalım. uykunu gönder yastığım olsun sarınayım.hep hüznünü gönderiyorsun. zamanla geçmiyor yaram kabuk tutmuyor. olur olmadık tüm anlarda kanıyorum. görmüyorsun.

bir Şafak vakti bırakıp gittiğin aşkındır hüzün. ben sarılıp düşlerime devam ettim yoluma, sen bir hüzün oldun kaldın kağıt aralarında. uyardım seni ama kaldıramam beni sensiz bırakma diye. dinlemedin. kaldım aşkının altında. gözlerinin altında kalsaydım boğulurdum buna da şükrettim. yol uzun gökyüzüm devam ettim.

İKİDE BİR

ikide bir aklıma sen geliyorsun
ikide bir sesini duymak istiyorum
ikide bir ellerini düşünüyorum dokunmamış gibi dokunan

ikide bir yoksun hiç olmadın ki diyorum
ikide bir seni bana ekliyorum beni senden çıkarıyorum
bire birim ben
yalnızım.

dudaklarımı kaybettim dudaklarım olur musun ?

UMUT İŞTE

içimdeki yarayı tuzla pansuman etmekti en kötü huyum.
ve bir de kış günü beyaz papatya aramaya çıkmam.
oysa akdenizde bile papatya mevsimi değil şimdi.
ben neden seni seviyorum bilmiyorum.
bir yaram var neye sarsam bilmiyorum.

iki kere adını söylüyorum uyumadan önce beni düşün o an diye.
ümit işte, kurumuyor içimde.
ama yok.
kendime bir şarkı söylüyorum.
notası yok sözleri var sadece

dudaklarımı kaybettim dudaklarım olur musun?
sende cevap yok.
bekliyorum.
içimdeki tüm kuşlar havalanıyor.

SEN TAMAMLA

ikide bir ne düşürsün dedi
seni diyemedim
çünkü bire birdim ben yalnız

dudaklarımı kaybettim
dudaklarım olur musun dedim
sustu.

hadi beni gel sen tamamla demeye gururum el vermedi.
sustum...
eksik kaldım!

DARAĞACI


başından belliydi
bile bile daldım içine balıklama
serde deniz kızı olmak var
sen bilmezdin ki seni o kadar çok sevdiğimi
nerden bileceksin
cümlelerin kantarı yok sevda yükünü tartmaz ki

sevdin sözcüklerimi hepsi bu ötesi yok
cümlelerimden bir darağacı yaptım kendime
ipi benim elimde
kırıldım çok kırıldım

kaderim iki dudağının arasında
bekledim gelmedin
adressiz mektupları kendime yolladım
şarkılarımın notası kırık benim
hiçbiri bütün değil
sende kaldı yüreğim
sen ses vermedin

darağacı yaptım kendime
gülüşüne bir ömür veririm
sesini duysam biterim
darağacımsın çınardan sonra en sevdiğim ağacım

sessizlik ölümden betermiş
bir söz ile vuruldum
darağacım adın bundan sonra gam olsun
hiçbir notada beni bulamayacaksın
notaları kendime mühürledim
seni benimle giydiremedim
izin kalmadı nefesimde

yağmaladın ne varsa içimde
darağacımdın göğe uzanan
elleri bir bana uzanmayan ...

gittim!

EDEBİYAT

edebiyat hayattır, kelimeler ile istediğiniz kadar istediğiniz sayıda samanyolu kurar. yıldızları kırpar, günde milyon kere göktaşı düşürürsünüz dünyaya. yaşamadığınız tüm hayatların başrolünde tüm replikleri söylersiniz. giyinirsiniz bir ağacı baştan sona. tüm yaprakları tek tek dökülene kadar. siz o ağaç olursunuz. ben çınar olurum örneğin. en sevdiğim ağaç. sonra bir yol olurum. üzerimden beş yaşında bir çocuk geçer. tek derdi mavi bir balon. sonra bir bank olurum. üzeri çizik, her yanı harf. en son bir şarkı olurum. notaları kırık dökük, sözleri yarım. ses olurum, dudaklarda fısıltı olarak, mırıldanır bir genç adam beni eksi sonsuz bir saatte gece.

topladım sevdiğim tüm adamların hayallerini topladım bir şiir etmediler
topladım sevdiğim tüm kadınların hayallerini topladım bir roman etmediler
Topladım seni bana ekleyerek topladım edebiyat etmedi

seni edebiyattan çok seviyormuşum anladım
sen varsan edebiyat var
sen varsan tüm kelimeler benim oyuncağım
sen varsan aşığım aşka
sen varsan edebiyata aşığım
bir tek sensin buna neden
kalemimden damlayan sesin
ve hiçbir cümleye sığdıramadığım sevgim

seni türkçem kadar seviyorum !

HİÇ GEREK YOKKEN SEVMEK ÖZLEMEK BEKLEMEK

beni sev demedi
sevdim

beni özle demedi
özledim

bekle hiç demedi
bekledim

sevdim özledim bekledim
gelmedi

sevdim özledim beklemedim
gelir dedim
gelmedi

özledim çok özledim

severek bekledim onu
beklemeyi sevdim
gelmedi

bekliyorum
bekleyeceğim
bir gün gelecek
ya o gelecek ya mantığım

ikisinde başımın üstünde yeri var
İkisini de çok özledim.

ÖZLÜYORUM

eğer bilseydim en başta;
kadermiş bu,
kendimi benden çıkarır seninle çarpar aşka bölerdim.
ama sen yine özlemezdin benim gibi.
çünkü benim kaderim bu.
doğduğum gün yazılmış.
seninse aydınlığa bir çivi gibi çakılmış.

dudak izlerini bıraktığın tüm coğrafyalarda
her dilde beni duyacaksın o ben olmasamda.
ve hep birilerini özleyeceksin.
bir gün belki beni.
tek bir an bile.

ben seni balığın denize olan muhtaçlığı ile özlüyorum.
deniz kızınım senin başka adlarla taçlandırdığın.
kış günü çınar ağacının tek bir yaprağa hasreti ile özlüyorum seni.
senin sonbaharı sevme nedenin kadar.

bir düşe vuruyorum kendimi
bir yaz gecesi tepemde ay bir yıldız kayıyor.
seni o yıldıza sarar gibi özlüyorum.
seni diliyorum.

ağırlığım beni daha çok vuruyor.
yürürken aklımdan atamıyorum seni.
ağırlığımca özlüyorum.
su gibi özlüyorum seni.
su gibi.
susuzluğumsun.


kader midir bilemedim.
hep özledim.
düne dair ne varsa.
sana dair.
tanımadığım halde seni özledim.

sesinin dokusunu özledim.
ve günleri saydığımı fark ettim en çok.
bir hafta olmuş sesini duyalı
ismimi senden duyalı.
koca bir hafta.

sonra onlarca kez seni içimde duydum ama aynı değildi hemde hiç.
dudaklarını okuma imkanım yok ki.
kendi kendime düşünüyorum.

bir hayali özlüyorum.
evet acı ama gerçek.
aklımdan seninle hiç paylaşmayacağım cümleler geçiyor.
susuyorum.

hiç tanımadığım birini özlüyorum.
geçmişi bugüne ekliyorum.

aslında tanıdığım ama hiç dokunmadığım.

DİL

aynı dili konuşuyorduk
aynı kelimeleri kullanıyorduk aynı anda
ama anlayamıyorduk birbirimizi
çünkü aynı dili konuşmak bile senle beni biz yapmıyordu
biz eldik türkçe bile saramıyordu ikimizi
oysa türkçe ne kadar derindi seni de alırdı beni de içine

aynı dili konuşuyorduk
ayrı duygular vardı belli ki içimizde
sesin uzaktı gelmiyordu
sesim uzaktı gitmiyordu

farklı bir dili konuşmaya kadar verdim
sessizliğin harfleri ile alfabe yaptım kendime
sessizliğin harfleri, senden öğrenmiştim konuşmayı onlarla
belki anlaşırdık bu sefer
çünkü seni seviyordum
ve asla kaybetmeyecek kadar deliydi bu yürek

aynı dili konuşuyorduk
ayrı şehirlerde uyanıyorduk
ayrı denizler vuruyordu gözlerimize yakamozlarda
ve ben seni her düşündüğümde akdenizden bir martı gidiyordu sana.
görmüyordun

gün aydınlığa vurunca içimde bir kız uyanırdı her sabah
ve o kız her sabah daha mutlu olurdu
aynı dili konuşuyorduk bu bile yeterdi
seni türkçem kadar sevmek de yeterdi
ve seni türkçe anlamak
sevmek buydu belki
dokunmadan ruhumla sevmek

aynı dili konuşuyorduk
ama anlaşmıyorduk
ben seni seviyordum yeterdi bana.
sen seviliyordun bu yetmezdi sana.

türkçe ne kadar derindi yutmuyordu aşkımı
beni sana yakınlaştırıyordu
ama ben boğuluyordum
sen kaçıyordun

hepsi bu...

VUSLAT


adını iki kere söylüyordum
kalbim ısınıyordu
ve karanlık geceleri maviye boyuyordu sesin

yüzünü düşlüyordum
parmaklarımı tek tek gezdirdiğim
ve dudaklarını fısıltılı

en çok ensemdeki nefesini düşlüyordum
içimi eriten
ne çok düşlüyordum seni

ne çok özlüyordum
sevmek değildi bu olamazdı

ben seninle yaşıyordum
sen bensiz

seni sevmeyi seviyordum
seni düşünmeyi

adını iki kere söylüyordum
üçüncüde içimde bir ateş yanıyordu
gitmiyordu

bu özlem bir türlü vuslata ermiyordu.

YAĞMUR

bir şehri yıkar
bir ağacı yıkar
bir okyanusu yıkar
en çok yüzümü yıkamasını isterim
ama o bir tek kendini yıkamaz
yağmur bir tek kendine faydası yok

kavuşmaya hasret özlemler gibi
durur bulut tepelerinde yeri bekler
ben yağmuru beklerim o başkasını

ben yaz yağmurlarını severim
o kışları ahmak ıslatan olur beni ıslatır
severim yağmurum benim derim bağrıma basarım
selim olur fırtınaya karışır
boran olur bana dünyayı dar eder

yaz yağmurum derim beklerim
gelmez
ben o mavi buluta hasret
o başka coğrafyalarda başka topraklarda
ben beklerim
bir çiğe razı beklerim
şubat şoğuğu vurur
susarım.

bir şehri yıkar
bir çınarı yıkar
bir tek beni yıkamaz
beklerim.

gelse...

UZAKLARI ÖZLEMEK


seni sevmemek için bahane arasam bulur muydum
hiç bilmiyorum
daha çok severdim kesin inadına
ve inadına tüm kabuklarını kaldırıp yaralarımın kaşırdım daha çok izin kalsın diye
izin kalsın ki sevgimi herkes bilsin
ne güzel düşünce tam bir kenar süsüne göre.

uzaklar yakın olmaz ki
zaten sorun mesafe de değil ki

sustuk genelde
konuşmadık
aynı dili konuşuyorduk güya
hayır aynı dili konuşmuyorduk
ben bunu anladım

bitecek içimde avuturum kendimi
artık bilsen de ne çare
zaman örter tüm cümleleri
kağıda yazılanları bile

sen sustun
bunu sen istedin
bense itaat ettim

uzakları özleme vaktinde saatim
uzaklardasın ama ne çare
kalp mesafemize birkaç galaksi var sevdiğim

ben seni özleme saatindeyim
sense unutma mevsimindesin

sen mevsimlerin en güzelisin yaşamadığım
asla geri dönme

başlamadan bitti
ben kendimi ikna ettim.

bittim...

BEKLEMEK

birden anladım içinde bulunduğum durumu. beklediğimi fark ettim. anneme söyledim ilk. anne bir şey bekliyorum dedim. nasıl dedi. bir telefon bir mesaj bir haber belki. bir umut hepsi bu. anladım dedi, sustu. düşündüm sonra. evet bekliyordum, adam nasıl sigaraya tiryaki olur ben de beklemeye tiryakiyim bu mevsim. nasıl düştüm bu hale bilmiyorum. bekliyorum kendi kendimi uçuruma atmışım da haberim yokmuş.

teşhis ettim kendimi artık tedavimi bulurum nasılsa. alkolik değilim sadece her gün içiyorum diyen adamlar gibi inkara gerek yok. bekliyorum,hiç gelmeyecek birini ve gelmeyecek bir günü. nasıl bu hale düştümü araştırmıyorum asla. gerek yok aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaya. içimde bir yer kangren olmuş kesip atmadan kurtuluşum yok. beklemek istemiyorum. bekledikçe ümidim büyük bir çınar oluyor. ve çınarlar asla yıkılmaz.

özlüyorum bir de en kötüsü eski kendimi nasıl oldu bilmiyorum kendime bile yabancı oldum bu mevsim. umut denen şehirdeyim denizi hayal kokar, hayali mavi, pembe.

beklemek denen eylem kanımda dolanıyor hücrelerim birbirine girmiş; ne alkol boğar bunu ne başka şey. yok çaresi kesip atmak lazım ümitleri kınından kalbime çektiğim kılıçla.aslında gülen yüzümü bekliyorum belki kaç bahar önce yitirdim bilmem ki, kim çaldı gülücüklerimi, bir sesim vardı ben böyle cümleleri yazılara vurmazdım, duvarlara haykırırdım. o kız bu kız değil asla. değiştim çok.kangren olmuş yanımsın aşk kendimden geçmek için çok geç, senden geçme vaktidir kar yağmaz asla bu şehirde güneşi pusulam seçtim sessizliğin rehberim oldu. senden vazgeçtim.

ÖZLEMEK


Can Yücel'in dediği gibi bağlanmadım ben sana

ama yine de seni sahiplenmek istedi bu yürek
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahiplendim dediği gibi
Gökyüzünü sahiplendim seni sahiplenir gibi.
gökyüzümsün sen ulaşamam asla.
senin yıldızım yaptım, pusulası kalbimin

çok sevmeyeceksin dedi bir de
ama ben senin değil daha az hiç sevmememe rağmen kırılmadım yaşadım.

seni tanımadığım onlarca yüzlerce binlerce insanla paylaşmak da koymadı
uzaklığın hiç koymadı alıştım.

dokunamadığım yüzünde ne gülüşleri gördüm ne hüzünleri

haftalarca duymasam sesini unuturum değil mi

darağacımsın göğe uzanan
elleri bir bana uzanmayan

seni özleyerek hayatımın diyetini ödüyorum
hakkını verdim adımın seni sevmenin bedelini ödeyerek

sen sakın benim kadar sevme ve özleme
özlemin hep yanında olsun
o ben olmasamda

hatta hiç özlemin olmasın ona bile razıyım ...

29 Mayıs 2008 Perşembe

ÖZLEM


özlem koydum adını
biraz da sen benimle yaşa
benim yıllardır seninle yaşadığım gibi.

sensiz olmaz
deniz kokusu gönderiyorum sana
kaç saat var şunun şurasında

yollarına bahar çiçekleri düşsün
hıdrellezde var mı bir dileğin bir gül
kendine iyi baklı cümleler susuyorum bu ara
biliyorum saçma diye şarkısı var
allah'a emanet ol diyorum içimden

akdenizden bir kuş havalandı sana geliyor
kanadına aç bak
kristal göz yaşları sakladım içine
sen dokununca gülümseme olacak yayılacak etrafına.
bekliyorum ne kadar bekleyebilirsem
özlüyorum ne kadar özleyebilirsem
seviyorum ne kadar sevebilirsem

yolarına güneşler açsın diyeceğim
bir bahar günü geleceksin
bahar senin yüreğinde

bir bahar günü geleceksin
bin özlem sona erecek
bir özlem sevdaya erecek.

KURMALI SAAT

önce sesini sevdim sonra seni
usulca aktı sesin ve önce kim bu dedim kim
sonra gözlerine kilitlendim
en son dudaklarında kaybolduğumu anımsıyorum.

tonlamaların içinde bir benim rengimi tonlamasanda
hiç kızmadın ben sana.
rengini tüm alacalı renklere çevirsende
ben bekledim tek renge dönmeni.

kimi geceler sesini yastık altında sakladığımda
kokunda olsa derdim
hem sesin hem kokun
ama anca biri benimdi.

bekledim.
hep bekliyorum zaten
kurmalı saate döndüm
hani şu ortasında yerden yem yiyen turuncu tavuklu saat var ya o gibiyim şimdi.
bekliyorum.

sesini gönder bana
bir mektuba saklasam bir ömür benle kalsa
nefesini gönder bana dudaklarıma sürsem
senin tadını alsam
fikrini gönder bana aklında olayım
bu bana huzur versin.

sen yine susma konuş sesini ver bana
çok yalnızım bildiğin gibi değil.

yüzlerce cümle kuruyorum belki ama çok ihtiyacım var sana.
duy!

SES

yıllarca sesini duymadığım oldu.
yıllarca yüzünü görmediğim hem de hiç.
bazen günlerce aklıma gelmezdin bile.
severdim ama seni. bu nasıl bir sevgiydi sensiz yaşıyordum.
hatta senin varlığına rağmen seviyordum da, öyle sanıyordum şimdi anladım sevmiyormuşum.

sesini duymak istemiyordum bazen.
sesin acıtıyordu çünkü, sesin hiç gelmeyecek şafak vaktini hatırlatıyordu.
sen yoktun.

bir tek sesin var bende senden kalan senden yadigar
bir tek sesin var bende

ondan vazgeçer miyim
kendimden geçer miyim?
özledim çok özledim
bakışının bittiği noktada ölmez miyim?
gel desen gelmez miyim ?

seni seviyorum

elleri hiç dinlemedim
bitecek olsa biterdi bitmedi benimle kaldı

16 baharı sattım 17. bahardayım

sesin kaç bahar eskitti benim sessizliğim senin yokluğun

ayrı çoğrafyalar ayrı insanlar ayrı diller
hep bir kumral ten üstünde ezildim

ben bir hayali bekledim
sen o kişiysen gelecek misin ?
sesimsin sessizliğim.

KARŞILIKSIZ AŞK


Karşılıksız aşk; telefona benzer.
ya sürekli meşgul çalar
ya da çalar çalar açılmaz.

HAZAN

Sevdiğim gibi seveceğim gibi kal
bana benzeme
sen ilkbaharsın
ben ilkyaz olamasamda
günahım boynuma
sen üzerine alınma

kendimden büyük sevdim ben
kaç mevsim tüketir benden
alır giderim derdimi ses etmem
ser veririm kendime sır vermem

kalbine mülteci bir sevdaydım yer bulamadım
şimdi tüm kuşlar için göç vakti yol uzun
ve dönüş yolları hep daha çok koyar insana
kanatlarım daha bir kırık umutlarım daha bir yıkık
ama aşkım sapasağlam sen olmasanda

iyiyim sen merak etme çok iyi
Tüm tebessümleri yüzlere çarpacak kadar kahkahalarım var
hepsi yalan olsada
senden başka bilen yok bu dünyada
günahım boynuma !

ADA

Sen anakaraydın bense bir küçük ada.
yörüngen misali dönerdi okyanusum çevrende
sen dalgalara dik ben yenik
sen anakaraydın bense bir küçük ada

senin kuralların vardı
benim zaaflarım
ben yenilirdim
sen hep kazanan taraf
benim yalanlarım vardı kendime sustuğum
senin sessizliğin bana zırh koyduğun

sen anakara ben küçük bir ada
asla birlikte olamayan
bir haritada belki birlikte çizilen ama ayrı coğrafyalarda
başka yarım kürelerde

başka kadınlar girdi hayatına
dokunmadım saçlarına
öpmediğim dudakların kanattı hep oysa
sen anakara ben küçük bir ada

sevmemem gereken bir koca adam sanki bir anakara...

İZ

ilk ortaokulda hayal ettim seni.
koyu renk uzun saçlar biçimlendirdim sana kocaman kahverengi gözler.
hiç mavi gözlü olmadın.
çünkü ben çikolata rengi gözleri seviyordum.
sıcak bir kahve gibi.
bazen ela oldu gözlerin ve bazen yeşil kum taneleri koydum gözlerine.

sessiz bir duruşun vardı senin.
benim gibi değildin.
ayakların yere basardı.
sana şarkılar tutardım türk pop müziği yeni patlamıştı.
tarkan musti kenan dinlerdik kızlarla.
ve dedikodu yaparken asla sınıftaki erkeklere bakmazdım.
sıradanlardı hep.
bir gün derdim karşılaşacağız ama ne zaman.

seni bulmak için yıllarca bekledim.
bir hayaldin hep.
adını bilmiyordum.
hayaldin ya gökyüzündeydin sanki.
aşkın gökyüzü hali dedim sana.
ismin hangi harf ile başlıyordu bilmiyordum.

sana şiirler yazıyordum ama hiç yoktun.
düşlerime alıyordum seni,
hiç konuşmuyorduk.
kalın kaşlar ekledim sonra sana babamınki gibi.
boyunlu kazaklar giydirdim.

bana şarkılar söyle istedim.
söyledin.
gitme dedim hep gitme ama sen gittin.

hala düşlüyorum seni.

adını bildiğimi sanıyorum bazen.
adın hangi harfi ile başlıyor biliyorum.
adını söyle bana.
bekliyorum.

yazın gelmesini istiyorum.
yaş başını almış gidiyor.

ben hala ortaokuldaki küçük kız gibi seni düşünüyorum.
en son üniversitede gelirdin aklıma.
sonra kovdum seni aklımdan.
yine geldin.
bu kez ben seni çağırmadım.
kendin geldin.
ben sadece oyalanıyordum hayatla.

ve yine girdin kalbimin oyuklarından
çünkü sen hınzır adam tüm yolları biliyordun.
sensiz olamayacağımı,
seni sevmekten vazgeçmeyeceğimi.

bana bir şarkı yolla iç sesinden,
bilmediğim tüm notaları diz, anlamadığım tüm dillerde söyle.

içine kendinden koy, yastığa kafanı koyduğun andaki yüz ifadeni
ağzına aldığın ilk ekmek parçasının lezzetini.
terini koy içine, parmak izlerini eski kitaplarda bıraktığın.
içine biraz mavi koy biraz sarı .
beni düşün de oku son bir kez.

sana yazdığım tüm sözleri yüzünde bir gülümseme ile erit
ve elimi tut bırakacak olsan bile sıkı sıkı tut.
tut ellerimi dudaklarını dudaklarıma sar.

ve bir iz bırak bileyim bu senin dokun ve kokun kalsın tenimde...

YANLIŞ ZAMANLAR TAKVİMİ

yanlış zamanlar takvimindeydi zaman karşılaştık .
garbi yelleri vurmuştu yüreğime soğuktum ;
sahte tebessümlerim vardı dağıttığım
çocukça gülüşler oyundan
daha erişmemiş , ham sevdalarım vardı olgunlaşmasını beklemedin

senin ne sevmeye gücün vardı yeniden ;
ne beklemeye soğuk kışlara vurdun beni gittin . . .
daha yeni güneşe durmuştu yüreğim
daha yeni bahar yağmurları yağacaktı içimize

tek söz söylemeye hacet asılı kaldı cümleler dudaklarda
tam da bulmuşken ben seni
aşka vurmuştu kalbim limanına
öğrenmişken sevmeyi
gittin !

bense vurgun gibi denizlerde aşık ;
divane bitmiştim . . .

EL YORDAMI


seni tanıyordum beraber yaşanmışlıkları olmayan onca sene
bir hayale sarıyordum seni uyuyordum geceleri
büyütüyordum düşlerimde
ve ses vermediğin tüm zamanlarda aldırmıyordum
dudaklarını okuyarak anlıyordum seni
konuşmuyorduk hiç.

sonra ben el yordamı ile devam ederken hayata birden daldın içine izin istemedin.
oysa ben senden izin isterdim
sana aşık olabilir miyim derdim
sen duymazdın!!!

daldın öylesine nereye dokunsan kendini bulurdun bende
nereye dokunsan sevgimi içimde

şimdi bahara durdu yüreğim ocak ayında erikler çiçek açtı
ve hiç bilmiyorsun sen ama apansız bir zamanda çıkıp gelmeni bekliyorum
ve ellerini uzatıp bana yanımda kal demeni istiyorum.

bugün topuklarımla yolları döverken kulağımda sesin vardı.
ve rüzgar dokunurken yüzüme seni düşündüm yine.
ve nedense tam da seni unuttum derken dalıyorsun hayatıma.

keyifli değilim bu günlerde senden haber alamıyorum!!!
ve seni özlüyorum nedensiz.
yazıyorum içimdeki zırh yok oluyor.

özgürleşiyorum.her nerde olursan ol,
kimlerin dudaklarını okursan oku;
seni düşünüyorum.

biliyorum bu günler geçecek.
keyifli değilim gökyüzüm hemde hiç.
yağmur da yağmıyor.
yıkamıyor yüzümü.

seni seviyorum desem gelir mi sesim oraya.
arada kaç rüzgar var kaç fırtına.

sen bana demez miydin sen edebi sanatların satrançcısısın.
şahımı aldığından beri ben kayboldum.

sen uzak diyarlarda aklında ben bile yokum.

seni unutmuyorum hiç hep karlı günlerin izi var üstümde
ve sesin uzun yolculuklarda eve dönüşlerimde.
dilimin kimyasını seviyorsun da beni de sev istedim.
olur ya bir gün kalbimin atışını elinle duy istedim.

gelir mi sesim sana dokunamazsın ki gözyaşlarıma.
inkar etmiyorum.

seni seviyorum.
sana hiç dokunamasamda.

biz iki yabancı olsakta...

ÇINARIM


yazarken susuyorum aslında
yazarken seni buluyorum satırlarda
yazarken ruhun ruhuma değiyor diyorum

bu sevda yükü çok yakıştı bana
ve dokundukça melodiler bana
sözlerin cam kırığı gibi batıyor içime
susmak düşüyor en çok bana

ve sen bilirsin ben susmayı hiç beceremem
ya yazarım ya konuşurum
bir de gözlerimi kapayıp seni dinlerim
bir seni dinlerim bir seni

sen hiç dokunmadığım dokunamayacağım sevgilim
sen geveze kızları hiç çekemezsin bilirim.

ben balıkçıl kuşun bir akdeniz havası gönderdim sana.
bir çınar yaprağı parktaki güzel ağacımdan.
sen onu daha görmedin

sana benzer çınarım
sen kadar büyük
sen kadar değerli
sen kadar benimdir o.

yazları yemyeşildir çınarım
ve ben yazları onun altından seyrederim denizi.
ve kışları o çıplaktır ve bensizdir benim her dem sensiz olduğum gibi.

oysa ben çınarımı düşünürüm kışları da uzakta olsa ağacım bana
o ve sen aynısınız işte.
o ve sen ikiniz de herkese aitsiniz
en çok doğaya ve sevenlere.

ben de kendimi denize adadım.
işte deniz kızın böyle doğdu dokunamayacağım sevgilim.
bir avuç köpük oldu sen bilemedin ...

MUTLULUĞUN ADI

geceler kapanırken üstümüze
bir sen geliyorsun aklıma;
ve derdimin tek dermanı sen yoksun,
yoksun yanımda.

eğer mutluluğun bir başka adı olsa
senin adını koyardım
aşkın gökyüzü hali derdim;

geceler kapanırken üstüme
seni giymek isterim rüyalara
her gece seni görsem
ve her gece seni koklasam ama yoksun!

aşkın yalın hali var,

e hali, i hali, de hali den hali.
ben seni seçtim.
sen beni seçmesen de olur.

sevda dediğin kavuşamamak,
sarılırsam sana ne olur!..
yani yollar kesişmese de olur;
zaten aşk da budur...

dudakların benim dudaklarıma ne kadar yakın olabilir?
bir kez öpsem seni,
sen devam eder misin beni öpmeye;
yoksa çekip gider misin?
geceler kapanırken üstümüze;

gitme!

CAMDAN ŞATODAKİ PAPATYA


ben sana yaklaşmak için bir adım geliyorum,
sen ise benden kaçmak için on adım geri gidiyorsun. ben seni anlamıyorum.
biliyorum harika biri değilim, ne çok güzelim, ne çok zeki, on parmağımda on marifet de yok hani...
yani haklısın bana yüz vermemekte.

ama ne bileyim, bir tebessüm etmen de çok değil,
bir selam ver göz ucuyla "gördüm seni" der gibi.
ne bileyim "merhaba" de sıcak taze ekmek koksun bu merhaba sen gibi yürekten.
ama sakın görmemezlikten gelme beni,vurma beni derinden.
çünkü sen kar gibisin beyaz ve ince ve saplanmışım kara ben bir kere.
kurtulmam lazım, kurtaracak başka sen yok.
sen de "o" değilsin ben bunu çoktan anladım.
sen merak etme.

sen papatya tarlaları gördün mü hiç?
bir uçtan bir uca, başı yüksek, başı mağrur, burnu tepelerde papatyalar!..
onlar gibisin işte güne hasret, güneşe hasret,suya, yağmura,emeğe ve sevgiye
sen aşka hasretsin
papatyam sen bunu nerden bileceksin!

sen yine görmeyen nazarlar at çevrene; görme duyma ve sakın sevme kimseyi.
ve bir gün buz tutan yüreğinde artık yeşil dallar veremediğinde;
bekleme birileri gelir beni kurtarır diye
gün geçer, ay geçer. sen de yalnız kalırsın.
sende üzgün olursun

ben sana yine papatyam derim
yine içim titreyerek söylerim şarkımı
sen yine başın dik, kalbin kapalı yaşarsın.
sen böylesin işte;

camdan şatondan asla çıkmazsın!..

MEKTUPLAR


sana hiç göndermediğim, gönderemeyeceğim mektuplar yazıyorum. bazen elime kağıdı kalemi alıp yazıyorum eskiden olduğu gibi. çok eskiden, o ilk günlerdeki gibi. kafa kağıdım büyüdü de zeka yaşım hep aynı. hala aynı saflıkla yaşıyorum. serde sevda var. sonra okuyorum yazdıklarımı tekrar tekrar o bilindik amblemi yapıp sayfanın başına, koyuyorum dosyaya, hani şu ad ve soyadının tersi kalp oluyor ya işte o amblem. saymadım kaç mektup oldu sana yazdığım. senin hiç bilmeyeceğin. bilmesen de sevilmek böyle bir şey işte canımın içi.sonra gece oluyor aklımdan cümleler geçiyor, diyorum bu aşk fazla geldi bana. beni eskitiyor. artık 19 yaşında değilim ki gökyüzüm. bak küresel ısınma da oldu. nerelere gitsem bilmiyorum.

sana hiç göndermediğim mektuplar yazıyorum içine hep kendimden koyuyorum sana dair bir şey yok bende. bakıyorum bulamıyorum sana dair ne var bende. biriktirdiğim cümleler o kadar çok ki içimde yastık başıma batıyor geceleri. düşünmeden uyuyamıyorum. mektup yazar gibi cümleler ile samanyolu kuruyorum kendime. kimi zaman hikayeler kimi zaman şiirler kimi zaman mektuplar yazıyorum. bu deli halimin sebebi sensin. biliyorum bu aşk bana hiç yaramadı. bu deli halimin sebebi sensin. şarkılara vuruyorum kendimi. aynı şarkıyı 100 kere dinliyorum. bu ara her yanim ayrılık'a sardım. öyle bir dolandı ki şarkı bana 2 günde 100 kere dinledim ben. notaları içimden çıkaracağım o derece yani.

kendime aşkın 28 halinden birini seçmedim diye üzülmüyorum senin haline üzülüyorum. senin kara saplanan yüreğine ne çare bulsam diye. bak kar yağıyor orda.

ödül müdür ödünç müdür bu sevda yükü bana.
ağlayan bu yara benimdir,
içinde susmayan deniz kızı şimdi yolunu bulur, okyanuslarda.

AŞKIN GÖKYÜZÜ HALİ


ilk ne zaman karşılaştık bilmiyorum. Aynı taşlara ayağımız değdi mi ya da aynı şarkıları sevdik mi hiç bilmiyorum. Tek bildiğim zaman zaman hayatıma izinsiz daldığındı. Aynı dili konuşuyor muyduk? Hiç sanmıyorum, aynı dili konuşmuyorduk ! konuşsaydık ben yalnız olmazdım biz olurduk. Her seferinde başka suretlere büründün başka kimliklere başka isimlere. Sandım ki sen benim tek kurtarıcımdın. Bekledim , bekledim. Hep sabrettim. Salak bir sadakatle bekledim. Gelmedin.

Sevgi miydi bu yoksa bir yaranın tuzla pansumanı mıydı çözemedim. Sevgi denemezdi. Sevmek zaman alan bir duyguydu senle ben ne zaman birlikte zaman geçirdik ki. Yalnızlığımın gizli adı oldun sen. Ben kendi seramda büyüttüm seni. Sen hiç gelmedin. Belki beni en çok yaralayan umutlarıma senin adını koymamdı. Sen bunu yap demedin ki. Ben salaktım ben yaptım. O kadar cümle biriktirdim ki cebimde sana dair kaybolduğum tüm yollarda birine tutunup yola devam ettim . iyi ki varsın dedim o zamanlar. iyi ki varsın. Ne zaman yalnızlığıma bir bahane arasam aklıma geliyordun yerine kimseyi koyamıyordum yerine kimseyi sevemiyordum. Ben mutlu sonlu masallara inanıyordum. Bir masal kendim için de yazdım. Biliyorum tüm suç bende. Sen beni sev demedin. Bir şarkı çalıyordu sürekli iyi yüreklim bir ben duyuyordum senin kulağına gelmiyordu.


Zaten seni sevmiyorum ki. Sevmek zaman alır, sevgi paylaşımdır, sevgi dokunurken incinir mi diye düşünmektir. Ben seni hiç incitmedim ki. Sen dokunmadan kanattın. Şimdi düşünüyorum da bir daha dünyaya gelsem aynı şekilde aşka senin adını koyar mıydım? alfabe de tek bir harfi tüm dünyam yapar mıydım?

kalp kalbe karşı derler ama senin alfabende aşkın öz hali varsa ben sana aitim. sen ise bana hep aşkın gökyüzü halisin.

vazgeçilmezsin...

LEKE

kaç yıllık lekesisin gönlümün
ne saymak istedim ne bilmek

seni seninle temize çekemeyince
izin de kaldı derinden.
zaten biz olsak unuturdum bir ihtimal
biz olsak yaşamadıklarımın pişmanlığı boğazımda olmazdı

sen hep sen oldun ve bazen de siz
ben tek oldum aşkım lekesiz.

DEĞER Mİ DEĞER

Sen gölgesini ardı sıra sürüyen adam, ben sevdası kendine ağır gelen kadın bir bahar akşamı karşılaştık.
Benim ham sevdalarım vardı erişmemiş, seninse büyük bir geçmişin. Benim içinde kaybolacağım.
Ondandır ki ses etmedim hemen.
Biliyordum içine dalacağım hayat benim olmayacaktı.
Ama aşk bu hesapsız, düşünmeden, sorgulamadan, alınmadan yaşanması lazımsa yaşanmalıydı.

sesini gönder bana bir mektuba saklasam bir ömür benle kalsa, nefesini gönder bana dudaklarıma sürsem senin tadını alsam, fikrini gönder bana aklında olayım bu bana huzur versin.

Yeterki sırlı aynalara çevirme yüzünü bana bak.
hüznünü bende bırak.
ezberlediğim anılarda bedenin coğrafyasında kaybet beni
biliyorum kısa sürecek çok kısa!

değer mi değer
dokun hiç dokunmamış gibi

değer mi değmez kal orda uzakta ...

başlamadan bitsin bu defa.

başlamadan bitsin
vazgeçtim başlasın

vazgeçtim ilk ve son defa

ben sarılıp düşlerime devam ederim yoluma, sen bir hüzün olacaksın kağıt aralarında.
Yaşayacağım anılarınla yaşayacağım başka çarem yok.
Aşkı cümlelerde boğup ucunu sivrilttiğim kelimeleri kalbime batıracağım.
Olmayacaksın belki bir daha.
Olmayacaksın.
Ama başka senim yok.

Sen gölgesini ardı sıra sürüyen adam, ben sevdası kendine ağır gelen kadın bir bahar akşamı karşılaştık.
Sevdiğim seveceğim her şeyin fazlası sendeydi.
Ondan vazgeçtim kendimden.
Vazgeçtim mevsimlerden tek bir güne kurdum saatimi bir bahar gününe.
Senede tek bir güne.

dudaklarım kaldı sende.
sakın geri verme.
konuşmak istemiyorum.
sana sustum.
bırak öyle kalsın.

Ama aşk bu hesapsız, düşünmeden, sorgulamadan, alınmadan yaşanması lazımsa yaşanmalıydı.

Yaşadım bir başıma bizsiz.

ve artık dilsiz.

HİÇBİR ZAMAN

bir telefon kadar yakin degilsen cok uzaksin çok diye bağırdım içimden.
çok uzaksın çok.
uzaklığımızı hep biliyordum.
sedece bir an inanmak istedim,
tekrar 18 yaşında olmak karlar yağarken çay buğusunu sesine katmak.

telefonumda numaran olsun istemiştim ya ve uydurma bir numara yazmıştım sana.
sildim onu o gün. gerçeğini de sildim sonra.
aklımda ama. aklımdan da silerim.
kendimi tanıyorum.
onlarca gereksiz insan yanında sol yanımda en çok beni kanatan senin bir yerin olması için telefon numarana, sesine ihtiyacım yok. ben sana o kadar büyük bir yer ayırdım ki. bilmiyorsun. bilmene de gerek yok.
sen beni tanımazsın.
ama benim yüzdüğüm okyanuslarda çok mürekkep balığı var.
gene bir kalem yaparım gene yazarım aşkı baştan sona.
gene birini severim aklımdan.
aslolan benim.

bilmiyorsun.deniz kızın seninle;
herkesin bir özlemi yok, senin var.
o da mum gibi bitiyor.görmüyorsun.
sadece ışık kalacak geriye biraz ışık sonrası yok. gelmiyorsun.
"sen benim hiçbir şeyimsin
hiçbir sevişmek yasamisligim
sen benim hiçbir şeyimsin"

hiçbir zaman dudaklarınla susturmadığın kenar süsü'n.

sevmek dokunmaktır dedim
kendimi inandırdım bu yalana.
sevmek dokunmaktır!
hissetmediğin biri ne kadar gerçektir dedim ama inanmadım ben de bu yalana.
sen benim hiçbir şeyimsin yolumuz kaderden ayrı

ben senin kenar süsünüm
sen benim hiçbir şeyim
ödeştik?

yürek rehinse bir isimsiz aşk uğruna
giden gider kalan acıyı bal eyler,
söylediğim duyduğun tüm cümlelerin en çıplak halini bilsen bu aşkın derinliğini bilirdin.
ve sen de giderdin.
ben gibi, inkar ederdin.

zaman bu aşkı dev aynasında görme vaktidir.
dev aynasında gördün kendini
bir dev uykusu uyur yüreğin
ve bir küçük deniz kızı olmaz o masalda.

kader ayrı masal ayrı,
sen benim hiçbir şeyimsin.
sen benim virgüllerimsin.

UMUT

vazgeçmek üzülmeyi durdurmaktır bazen.
çekilen acılara ambalaj çekilir, vitrine konur acılar ve sergilenir bir süre.
vadesi dolar acıların.
zaman tozunu alır ve zaman çoğu zaman kendisini de alır acıların. sadece izi kalır.
bazen iz bile değil tis bir ses.
sadece kendin duyarsın.
bir gitarın telleri kopar,
birinin elleri kanar.
duyarsın ama gidemezsin,
çünkü vazgeçmek dönmemektir. bitirmektir.

umut bizim mahallede bir erkek bebekti büyüdü.
ve o büyürken ben yaşlandım.
o büyüdü ben yaşlandım.

seni tanıdım.
sen büyüdün gözümde, ben küçüldüm kendi içimde.
büyüdükçe ufaldım.
konuştukça alçaldım.
sessizliğe gömüldüm,
kaderimi yaşadım.
bir daha yaşamak istemediğim ne varsa düşlerime sakladım.

umut bizim mahallede bir erkek bebekti;
ben ortaokulda ona şiirler yazardım.
ben ortaokulda umut kucağımda.
oğul umut büyüdü ben aşktan vazgeçtim.

iftihar et bu senin eserin.
azad edildim kaderimden.

umut bizim mahallede bir erkek bebekti.
o büyüdü ben değiştim.
şiirlerim de değişti artık ,
isminin ilk harfi yok alfabemde,
ondan bile vazgeçtim.

SUSTUM

belki de en doğru olan susmak.
çünkü kimse bilmez seni, içindekini, aklındakini.
her şeyin üzerine sırdan bir cila çekmek gibi,
ayna olursun herkes senden yansır.

artık bir sır oldum,
kendime sustum.
bul bulabilirsen.
sözcükler mühürlü tılsımını paylaşmak istemeyen birinde.

sustum.

o masaldaki deniz kızı sonunda ben oldum.

uçurum eke eke susarken artık ne balıklar konuşur ne de martılar
sustum, sustum, sustum.

bunu sen istedin ben değil.

MÜHİM DEĞİL

seni sevdim sessizce o kadar acıtmadı da
senin öğrenmen dokundu en çok bana
neden susmadım ki neden...

pişmanlık ellerimden kağıtlara sızıyor
ama iş işten geçmiş gönül defteri temize çekilmiyor.
oysa ben ne çok sustum seni kendime
bir sırdın içimde
severken acıtmazdı aşkım beni
ama şimdi...

sigaraya yenide başlamam asla
onca sene geçti sensiz o küçük kız değilim
mühim değil çok ama çok iyiyim.
sorma bana bir daha iyi misin diye.
artık seni dinlemiyorum yalan!

seni özlediğim tüm zamanlarda yokluğun an be an çakılıyor alnıma
ve özlediğim koca bir hayal
ve asla dokunmadık ki birbirimize
düşlerime aldığım hayalin kanattı
yine marmara akdenize karışmış
yine ben yine sensizim
martılar gelmiş pencereme

ağlamıyorum sen hiç beni ağlarken gördün mü

kalemimden kan damlar arada sen bakma bana ben edebiyat yaparım

sen bakma bana mühim değil
bu gece de bir şarkını sarar uyurum sensiz
bitti buraya kadarmış ...
sevdiğim sandığım hayalin anca benim avuntummuş
artık susma vaktidir sevgilim.
vezgeçtim.

PALMİYE

toplamıştım ne var ne yok
çalı çırpı ısıtıp buzları eritmek için
küresel ısınma da vardı
işim kolaydı

hatta burda kar da yağmazdı
dedim işim kolay erir yüreğin
nerde?

toplamıştım düne dair ne varsa
kalbime biriktirdiğim
sevdiğim seveceğim her şeyi sende saklamıştım

seni de ısıtırdı sevgim nerde?
sen ben değildin ki.

ben de vazgeçtim senden.

vazgeçmem sanırdım
onca sene içimdeydin
ya köklerin derinlerde bilirdim

oysa sen palmiyeler gibisin uzun ve kudretli ama dipsiz be sevdiğim

çıkardım gitti.

kapı açık arkamı döndüm çıktım bensizsin.

sen kaybettin.

SARIŞIN DENİZ KIZINI ÖLDÜRMEK


ilk kez öldürmeyeceğim onu ben. yıllar önce yine öldürdüm içimdeki deniz kızını. sene 2000'di. platin saçlarımı koyu kumrala boyayıp sonra kağıt makasıyla doğramıştım. soranlara fönde yandı yalanını anlatıp kimseyi değil en çok kendimi kandırmıştım. az kaldı sarışın deniz kızı'nın ölmesine. bu kez gerçektan ölecek. çocuklar gibi saçlarımı başka renklere de boyamayacağım 18 yaşında değilim artık. doğal bir ölüm olacak bu. tek taraflı bir vazgeçiş içimdeki deniz kızından. onu çok sevdim çok. kimse bilmez ne kadar sevdiğimi. sevginin kantarı yok.

onu çok sevdim ben. hiç sahip olmadığım kız kardeşim ve belki doğmamış hiç doğmayacak kızım gibi sevdim onu. o beni hiç sevmedi. sevse bir parça şans verirdi bana, bir ümit verirdi vermedi. gelmeyecek şafak gününü bekledim ben deniz kızımla. şafak doğmadı. saydım günleri, bekledim. beklemeyi sevdim. gelmedi. artık beklemiyorum. ne deniz kızımın bana şans ile dönmesini ne güneşin doğmasını üzerime. güneş gitti.

şimdi sadece bir şey kaldı elimde sessiz harflerim bir kabulleniş ve gökkuşağim tek renkten olan bir gökkuşağı. tek bir renk. hüzünlü bir renk. benim rengim. okyanusa dönmeden önce, deniz kızımı gökkuşağındaki o maviye gömüyorum. bunu sen istedin. ben sadece bekledim. ve sustum artık. içimden sustukça büyüyor kabullenişlerim ve vazgeçişlerim. ertelediğim hayatlar alnıma çakılıyor. çivi çiviyi sökmez ama mıh aramaya çıkıyor yüreğim, mıh ol istedim hayatımda. her şeyi temize çekip en baştan başlamayı ve başlamak adına geçmişi pembeye boyamayı. bir seni istedim o kadar. çok şey değildi bu. çok şey değildi. asla değil!

ilk kez öldürmeyeceğim onu ben. yıllar önce yine öldürdüm. o zaman da yoktun yanımda şimdi de yoktun. sakın gelme. yağmur olup gel demiştim kaç kere. deniz kızımın gözyaşları ile oluşan gökkuşağında senin yerin yok. sakın gelme. gelirsen affetmem. gelirsen susmam. gelirsen işte o zaman. seni artık sevmem. bırak sevgin kalsın içimde. deniz kızım öldü. biraz mavi kalsın benimle. deniz mavisi. deniz kızımı kaybettim hükümsüzdür yazsın gazetelerde en küçük harflerle.kaybettim ben deniz kızımı sen beni kaybettin. artık ikimiz de mutluyuz. kutlamalar başlasın. ilk kadef bir yabancıya kalksın. dudaklarını dudaklarımda unutan bir yalancıya. yalancıya!