29 Mayıs 2008 Perşembe

HİÇBİR ZAMAN

bir telefon kadar yakin degilsen cok uzaksin çok diye bağırdım içimden.
çok uzaksın çok.
uzaklığımızı hep biliyordum.
sedece bir an inanmak istedim,
tekrar 18 yaşında olmak karlar yağarken çay buğusunu sesine katmak.

telefonumda numaran olsun istemiştim ya ve uydurma bir numara yazmıştım sana.
sildim onu o gün. gerçeğini de sildim sonra.
aklımda ama. aklımdan da silerim.
kendimi tanıyorum.
onlarca gereksiz insan yanında sol yanımda en çok beni kanatan senin bir yerin olması için telefon numarana, sesine ihtiyacım yok. ben sana o kadar büyük bir yer ayırdım ki. bilmiyorsun. bilmene de gerek yok.
sen beni tanımazsın.
ama benim yüzdüğüm okyanuslarda çok mürekkep balığı var.
gene bir kalem yaparım gene yazarım aşkı baştan sona.
gene birini severim aklımdan.
aslolan benim.

bilmiyorsun.deniz kızın seninle;
herkesin bir özlemi yok, senin var.
o da mum gibi bitiyor.görmüyorsun.
sadece ışık kalacak geriye biraz ışık sonrası yok. gelmiyorsun.
"sen benim hiçbir şeyimsin
hiçbir sevişmek yasamisligim
sen benim hiçbir şeyimsin"

hiçbir zaman dudaklarınla susturmadığın kenar süsü'n.

sevmek dokunmaktır dedim
kendimi inandırdım bu yalana.
sevmek dokunmaktır!
hissetmediğin biri ne kadar gerçektir dedim ama inanmadım ben de bu yalana.
sen benim hiçbir şeyimsin yolumuz kaderden ayrı

ben senin kenar süsünüm
sen benim hiçbir şeyim
ödeştik?

yürek rehinse bir isimsiz aşk uğruna
giden gider kalan acıyı bal eyler,
söylediğim duyduğun tüm cümlelerin en çıplak halini bilsen bu aşkın derinliğini bilirdin.
ve sen de giderdin.
ben gibi, inkar ederdin.

zaman bu aşkı dev aynasında görme vaktidir.
dev aynasında gördün kendini
bir dev uykusu uyur yüreğin
ve bir küçük deniz kızı olmaz o masalda.

kader ayrı masal ayrı,
sen benim hiçbir şeyimsin.
sen benim virgüllerimsin.

Hiç yorum yok: